Davutoğlu: Erdoğan'ın benden isteği "Başbakan gibi görün ama başbakan gibi olma" idi

Davutoğlu: Erdoğan'ın benden isteği "Başbakan gibi görün ama başbakan gibi olma" idi

Davutoğlu: Erdoğan'ın benden isteği "Başbakan gibi görün ama başbakan gibi olma" idi

Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonra Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı’na taşıdığı ilk isim olan ve yeni parti kuracağı konuşulan Ahmet Davutoğlu, Bidebunu İzle programında Yavuz Oğhan, İsmail Saymaz ve Akif Beki'nin sorularını yanıtlıyor.

Programda Davutoğlu'na ilk yöneltilen soru, Türkiye'deki basın ve düşünce özgürlüğüyle ilgili düşünceleri oldu.

"Otosansürün en yoğun olduğu bir dönemden geçiyoruz"
Davutoğlu sözlerine şöyle başladı:

"İslam dünyasının problemleriyle ilgili en temel sorun nedir diye soruldu. En temel problemin düşünce özgürlüğünün olmaması olduğunu söylemiştim. Sansür çok kötüdür ama en kötü sansür otosansürdür. İnsanlar kendi kendilerini kontrol etmekten toplumu düşünmeye vakit bulamazlar. İçeriden bir eleştiri olarak söyleyeyim, otosansürün en yoğun olduğu dönemden geçiyoruz. Özgürce konuşursanız her türlü problemi çözersiniz."

Ardından Akif Beki, 2010 yılında Davutoğlu ile ilgili yazdığı eleştiri yazısını hatırlatarak, "Geçmişte 2010'da Radikal'deyken, yazı hayatımın en ağır yazılarından birini yazdım. Şu merak ediliyor; bana öfkeniz, kızgınlığınız geçti mi, hain olarak görmüyor musunuz beni? Nasıl oldu da bakanlığınız döneminde, övgüler almış başını giderken benimle medeni iletişime devam ettiniz? Bunu başka bir yazımda yazmıştım ama insanlar benimle ilgili düşüncenizi merak ediyor" diye sordu.

"Öfkem geçmedi, çünkü..."
Davutoğlu, Beki'ye şöyle yanıt verdi:

"Öfkem geçmedi çünkü öfkem yoktu. Akademik hayata ve devlet hayatına giren birinin bunun özünde eleştiri olduğunu bilmesi lazım. Devlet hayatını gireyim de hiç eleştirilmeyeyim diyen biri devlet hayatını hiç bilmeyendir. Esas olan sizin o tutum karşısındaki ilkesel duruşunuzdur. Öğrencilerime 'Önce beni eleştirin' derdim. Devlet hayatında da bu böyle. Hamama giren terler. Devlet hayatına giren eleştiriye açık olacak. Önce ne kastediliyor anlamak lazım. Belki haklı bir eleştiridir. 

Bir devlet adamına yakışmayan en önemli şey nezaketsizliktir. Ben tekrar teşekkür ederim 2010 yılındaki yazın için. O yazıyı o kadar iyi hatırlıyorum ki, hiç unutmadım. Bir nefis muhasebesine davet ediyordu beni. Gerçekten öyle mi diye yazıyı okuduktan sonra düşündüm."


Davutoğlu açıklamalarına şöyle devam etti:

"Pelikan çetesi" açıklaması: Niye bu şekilde hedef alındım?
"Pelikan çetesi denilen çete, herkes tarafından malum oldu. Bu bildirinin arkasındakileri biliyorum, kimlerden talimat aldıklarını biliyorum. 'Ben ne yaptım bu insanlara?' dedim. 'Acaba kendimde bir şey var mı?' dedim. Beni istifaya zorlamak isteyen bildiri beni Alman ajanı ilan ediyordu. Ben ne yaptım ki bu kadar ağır bir ithamla karşı karşıya kaldım?

MKYK'dan bahsediyorum, bir muhtıra vari bir tavır yaşadım. Ondan iki gün sonra böyle bir bildiri yayımlandı. Ola ki yanlış bir takım politikalar geliştirmiş olabilirim. Hepsine açığım ama niye bu şekilde hedef alındım? Bu bağlamda 3 yıl sonra ilk defa konuşuyorum. 3 yıl boyunca ben susmadım aslında, Cumhurbaşkanına hep düşüncelerimi aktardım. Hep düzelir umuduyla böyle bir açıklama yapmamıştım. 

"AKP'nin MHP ile girdiği ittifaktan rahatsız olduğumu en başından beri söyledim"
AK Parti'nin ittifak ilişkilerine girmesinden rahatsız olduğumu hep söyledim. Mart ayında bunu Erdoğan'a da aktardım. Bu ittifak ilişkisinin AKP'nin doğasını bozmakta olduğunu ve MHP'ye oy kaçırmaya neden olacağını anlatmaya çalıştım. Bundan dolayı Bahçeli'nin bana öfkelenmesini anlarım. Ama benim anlayamadığım şey, kendileri için makamımdan ayrılmayı göze aldığım kişilerin hedefinde olmam. Benim yakınlarımın, eşimin konferansının iptal edilmesini anlayamam. 

"Beni gönülden yaraladı"
15 Temmuz gecesi sokağa inip, beyaz gömlekleriyle direnmiş İstanbul, Ankara il başkanımızı 'sadece Davutoğlu döneminde atandı' diye, görev teslimlerinde konuşmalarına bile izin vermeyip atmak nedir? Beni gönülden yaralayan bir şeydir bu. 

"Devre dışı bırakılmam gerekiyordu"
Sadece bir muhalif grubun bunu yazıp deklare etmesi değildi mesele. 2 Kasım günü bu ülke yeni bir umuda uyanmıştı. 4 yıl seçimsiz yıllar. 3 ay içinde bütün sözlerimizi yerine getirmişiz. Bütçe açığı yüzde 1.8'lere inmiş, ÜFE yüzde 3.2 idi. Böyle bir ortamdaki Türkiye'nin yaşamasını istemeyen kimlerse, bunu sadece Erdoğan'la aramda gibi görmeyin lütfen, şimdi düşündüğümde bunun daha kapsamlı bir planın, arka arkaya gelen seçimler ve son derece özünden koparılan bir başkanlık sistemiyle Türkiye'nin yüzde 50+1'e mecbur edildiği bir koalisyon için benim devre dışına bırakılmam gerekiyordu.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.